28 Mart 2013 Perşembe

FM ile geçen zamanımız



Championship Manager'den  Football Manager ayrımına kadar olan zaman dilimi içerisinde çok şey değiştiğini gördük. Bir çok kişiye oranla bir hayli geç başladım bu oyunu oynamaya. Lisenin ilk yıllarında, okul çıkışımda eve giderken can sıkıntısından bir CD satan dükkana girerek aldığım ilk CM serisi ile bu heyecanım başlamış oldu. Yanılmıyorsam 2003 yılıydı. Tabi ki o zamanlar oyun bu denli gelişmiş değildi. Çokbasit, temel ve ayrıntısız bir şekilde oynuyorduk oyunu. Freddy Guarin'i alıp uzaktan falsolu goller atar, takımın başına gelir gelmez Yasin Karaça'yı gurbetten transfer eder, Yılmaz Özlem'i alır DM'ye hemen monta ederdik. Yani en azından ben böyleydim. Unutamadığım çok anı var bu zaman düşmanı oyunla ilgili.


Lise yıllarım bu oyunu oynamak ile geçti. Aldığım o andan itibaren, sanki oyunu almadan önce hayatımda büyük bir boşluk varmış da onu aldıktan sonra o boşluk tamamen dolmuş gibi hissetmiştim. Çok tuhaf bir biçimde kendisini bağlıyor size. Bir tür alışkanlık halini alıyor. 

2002 - 2003 yılından bahsediyorum, o zamanlar internet yaygın değil. Etrafta inanılmaz bir internet kafe furyası dolanıyor, tüm gençler zamanını orada geçiriyordu. İnternete çevir sesi ile girdiğimiz dönemlerin sonuydu. Hatta evde internete girmek için ekstra bir hat daha bulundurmamız gereken dönemin de sonuydu. Şimdi düşününce ne kadar da geliştiğini görüyor insan. Öyle ki şu anda yolda, vapurda, arabada vs her yerde girebiliyoruz internete. 

Aslında o dönemler benim daha çok hoşuma gidiyordu. Mesela evimde internet yoktu ve internet kafeye giderdim. Sosyal bir ortam olurdu, yeni insanlarla tanışır ve oyun oynardık. Bütün paramızı oraya harcardık. Ben mahalleden bir çok arkadaşımla bu sayede tanıştım. Şu anda da en samimi olduklarım onlar. Beraber büyüdüğüm, beraber zaman geçirdiğim insanlar.

FM açısından bakacak olursak, o CD dükkanında oyunu aldığım andan itibaren sardı beni oyun. İlk bilgisayarıma yüklediğimde rahatlıkla oynayabiliyordum. Hatırladığım kadarı ile 128 Ram, 16 MB ekran kartı, Penitum III 800 Ghz işlemcim vardı. Çoğu oyunu kaldırmasa FM, yazı temalı bir oyun olduğu için sıkıntı yaratmıyordu pek. Oyunu öğrenme aşamam, bu bahsettiğim kafe ortamında gelişti birazda. Orada FM oynayan arkadaşlar ile sohbet eder, oyuncu paylaşımında bulunur ve uzun geyikler yapardık. Bunu hala da yapıyoruz. 

Her sene defalarca kariyer yapıp, sene sonlarında yeni çıkan seriyi heyecanla bekler ve alırdık. Tabi ki her seride bir çok değişiklik bizi bekliyor ve yeni baştan bir keşif yapma gereği duyuyorduk. Yeni temalar, yeni oyuncular, gelişmiş maç motoru gibi daha sayamadığım onlarca yenilik oluyordu. 

Bir gün CM'nin artık olmayacağını ve FM adı altında çıkacağını fakat CM'nin de kendi özel adıyla başka bir firma tarafından çıkarılacağını öğrendik. Açıkçası pek önemsemedim ben o dönemde. 2005 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam. Hemen almıştım FM'yi ve o kadar değişik gelmişti ki. Neden bilmiyorum ama FM'yi yükledikten sonra CM'yi deneyip görme isteği hiç içime doğmadı. İlk adının CM olmasına rağmen bir ön yargı oluştu -ki bu ön yargı herkeste oldu ve bir türlü piyasada tutunamadı CM. Türkçe olarak bile çıkardılar ama buna rağmen yok olup gitti. Kaldı bize yeni adıyla FM yani Football Manager.



Şu ana kadar rakipsiz bir şekilde yoluna devam ediyor. Ne Fifa ne de CM baş edebildi ve rekabetsiz bir ortamda dilediği gibi yol alıyor. Bu yöneticiler açısından gerçekten çok keyif verici bir şey olsa gerek. Ama biz oyuncular için aynı fikirde değilim. Mesela bu seneki FM 13 serisi bana kalırsa tamamen bir hayal kırıklığı. Güncelleme üzerine güncelleme geldi ve bu yamaların her birinde ayrı bir bug, ayrı bir hata. 

Football Manager 2013 ile birlikte tamamiyle köklü bir arayüz değişikliğine gittiler. Başta çok yadırgadım fakat sonradan alıştım. Herkes alıştı. Ama 13'e gelmeden önce önceki serilerden de biraz bahsetmek lazım. Mesela 2008 benim için değişilmezdir. Niye bilmiyorum ama aklımda öyle yer etti ki hiç bir seriyi onun üzerine koyamıyorum. Hatta CM zamanlarını bile onun altındaki sıralara koyarım. Tam dengede bir seriydi 2008 serisi. Daha sonra 2009 - 2010 - 2011 - 2012 derken 2013'e kadar geldik.

Rekabetsiz bir ortamda ilerliyorsanız eğer, korkacak ya da kaybedecek pek bir şeyiniz olmadığını bilirsiniz. Sizin müşteriniz (oyuncularınız diyelim) bellidir. Şahsen iyi olsa da olmasa da hepimiz seneye 2014 alacağız. Çünkü bu oyunu seviyoruz, yıllardır alışmışız. Ama ben eminim ki eğer piyasada bu tarz bir menajerlik oyunu daha olsaydı, 2013 serisi bu (bunca güncellemeye rağmen) bu kadar hayal kırıklığı olmazdı. Oyun kuruyoruz, biraz oynuyoruz ve 1 hafta sonra güncelleme geliyor. Kuruyoruz, 1 ay sonra güncelleme geliyor, kuruyoruz, 2 hafta sonra güncelleme vs vs vs... Birazda deneme tahtası muamelesi görüyoruz gibi hissediyorum ben kendi adıma.

Her neyse konu biraz farklı yerlere gitti sanırım. Bu yazıda amacım eleştirmek değildi aslında, tamamen bir hikaye şeklinde gitmeyi planlıyordum ama biraz da sitem edeyim istedim, tutamadım kendimi.



Yıllarca annem ve babam bana gelip "ne anlıyorsun bu yazılardan" ya da "yine bu saçma sapan yazılı oyunu oynuyorsun" diye sorular sordular. Emim ki bir çok kişinin başına gelmiştir bu olay. Bunu açıklamak saçma geliyor bana çünkü bu oyunu anlamak için içinde bulunman lazım. Hele ki bu oyun zaten içinde yaşayarak, hissederek oynadığımız bir oyun. Dışarıdan bakan biri ne anlayacak ki senin ne hissettiğinden. Sen küçücük bir takımı alıyorsun, 1.Lig'e taşıyorsun, yıldız oyuncular yetiştiriyorsun, Avrupa'da final oynuyorsun ve oradan biri kalkıp sana diyor ki "ne anlıyorsun şu oyundan". Gel de şimdi anlat bunu ona. 

Halbuki içinde ne fırtınalar kopuyor senin. Hangimiz zamanında final maçında gol atıp evin içinde tur atmadık ki? Hangimiz son saniyede gol kaçırınca yerlere yatmadık ki? Bu oyunu anlamak için önce futbolu seveceksin, sonra bu oyunu seveceksin. Ama hayallerin olacak, gerçek hayaller. Gerçek olmasa da gerçek gibi düşündüğün hayaller. Sen o takımın patronusun bir kere. Senin ağzından çıkacak tek lafa bakacak olan 22 oyuncun var A takımında. Alt yapında senin gözüne girmeye çalışan onlarca genç çocuk var. Antrenmandan kaçan, büyük takıma gitmek isteyen bir çok oyuncu var. Sen bunlarla uğraşırken biri sana gelip "hadi kapat şu saçma oyunu artık" derse sen ona ne anlatabilirsin ki şimdi?

FM demek, hayallerin bir oyuna dökülmesi demektir. Hayallerin ne kadar büyük, sabrın ne kadar fazla ise oyun o kadar gerçek olur.

Bol FM'li günler..











































0 yorum:

Yorum Gönder