31 Mart 2013 Pazar
30 Mart 2013 Cumartesi
Bir dünya takımı yaratmak
Metin 06:55 Bir dünya takımı yaratmak, fm de kariyer yapmak, football manager, gimnastic de tarragone, Mükemmel Altyapıya ve Antrenman Sahalarına Sahip Takımlar, turksportal taktik No comments
Football Manager, bildiğiniz üzere bir futbol takımı yönetme ve menajerlik oyunudur. Aslında bu oyunun en büyük amacı, kendi (küçük) takımınızı bir dünya markası haline getirmektir. Oyunun en başında büyük bir takım alıp o takımla başarılar yaratmak zaten herkesin yapabileceği bir şey olduğundan dolayı asıl marifet küçük bir takım alıp onu dünyaca ünlü bir kuruluş haline getirmektir.
Bunun için kendinize ister alt liglerden (ki benim tavsiyem budur), isterseniz de 1.Ligden küçük bir takım alıp kariyerinize başlayabilirsiniz. Benim size önerim, böyle küçük takımlarla oynamak gibi bir isteğiniz var ise kendinize alt liglerden bir takım bulun.
Oyununuzu kurdunuz ve yüklenmesini bekliyorsunuz, kafanızdan hayaller kurmaya başlayabilirisiniz artık. Oyunda inanılmaz bir seçenek karmaşası var. Bir yol üzerinden değil binlerce yol üzerinden gidiyorsunuz. Bunlara yazı içerisinde değineceğim.
Oyun kuruldu, herhangi bir ligin alt ligini açtınız ve takım seçiyorsunuz. Şimdi öncelikle size burada önemli bir tavsiyem olacak, stadyumu küçük ve taraftarı büyük, büyümeye açık bir takım seçin. Daha önce ki yazımda da belirttiğim Gimnastic takımı tam böyle bir takım mesela. Hem 3.Ligde liderliğe oynuyor, hem 15.000 kişilik stadı var, hem de senelik 11.000 kombine satıyor. Harika bir gelir kapısı var bu yönden ve sene içerisinde hiç zarar etmiyor.
Takım seçerken yine en önemli şeylerden biri ise seçtiğiniz takımın kredi borcu vs gibi alacak verecek olaylarında olmaması. Buna mümkün olduğunca özen gösterin ki takımınız büyüme yolunda bir engelle karşılaşmasın. En büyük gideriniz, tesis harcamalarınız olsun.
Takımınızı aldıktan sonra ilk hedefiniz tesislerinizi büyütmek olmalı. Her sene mümkün olduğunca antrenman sahalarınızı ve gençlik tesislerinizi büyütmeye çalışın. Unutmayın ki bir kulübün finansal açıdan kalkınmasının en büyük etkeni kendi çıkardığı oyuncusundan kazandığı paradır. Tabi ki genç yaşta bulduğunuz oyuncuları yetiştirip, yüksek fiyatlara satabilirsiniz ama önceliğiniz neden para verip almak olsun ki?
Özellikle genç regenlerin iyi çıktığı bir ligde iseniz zaten önceliğiniz bu olmalı. Altyapı bir takımın her şeyidir. A takımınızda bir eksik gördüğünüz zaman, u18 kadronuza baktığınızda oraya monta edebileceğiniz bir gencini size göz kırpıyorsa, o iş olmuş demektir. Barcelona modelini örnek alabilirsiniz bu yönden.
Oyunun en zevkli yanıdır zira kendi oyuncunuzu yetiştirmek. Şahsen ben gelecek vadeden bir oyuncuyu genç yaşında satın almaktansa kendi altyapımdan çıkartıp kendim yoktan varedip onu yıldız yapmaktan daha çok haz alıyorum. Çünkü o oyuncunun her şeyi siz oluyorsunuz. Sizin bir parçanız gibi oluyor.
Oyuncuların karakterleri de gelişmelerinden çok önemli tabi ki. Yüksek potansiyelli bir genciniz hırsı düşük, profesyonel olmayan, hele bir de sakatlık eğilimi olan bir genç ise işiniz zor. Ama bunların tam tersi ise inanılmaz bir şekilde hızlı gelişim gösterir. Zaten yardımcınız size her ay mutlaka onun çıkışından bahsedecektir.
Altyapıya önem vermek çok yüksek bir mevla harcamanız anlamına geliyor. Fakat en güzel yanı, ilerde bunun ekmeğini yiyecek olmanızdır. Zira yüksek potansiyelli bir gencinizi ilerleyen yıllarda 30-40 milyon Euro'lara sattığınız zaman, "işte şimdi harcadığım paralara deydi" diyeceksiniz.
Antrenman sahalarınıza mutlaka önem verin. Zira bir oyuncunun gelişimi açısından son derece önem taşır. Antrenman sahalarının, altyapıya göre değişik bir olayı vardır, teknoloji ilerledikçe, yıllar geçtikçe antrenman tesisleriniz de gerilemeye başlar. Bu sebepten ötürü sürekli yenilemek ve para harcamak durumunda kalacaksınız.
Oyunda sizi büyük bir takım kardeş takımı olarak alabilir ve çok nadir de olsa sizin tesislerinizi genişletebilir kendi bütçesiyle. Benim henüz başıma gelmedi fakat bunu yaşayan bir arkadaş görmüştüm. Herkesin başına gelmesini isteyeceği cinsten bir şey bu.
Gelelim para biriktirme olayına. En başta söylediğim gibi borçsuz bir takımda iseniz zaten işiniz diğer takımlara göre biraz daha kolaylaşıyor. Ekonomi olarak büyümenin en etkili yolu, bonservissiz oyuncu almaktır. Sadece yıllık maaşlara para verin. Yani sadece oyuncuya maaşını verin o kadar. Elinizden geldiğince bonservis ile oyuncu almayın. Ta ki 1.Lige çıkana kadar. 1.Lige çıktıktan sonra da tabi ki boşta kaliteli oyuncular varsa yine para vermeyin. Oyunda başarılı olmak için illa yüksek bedeller ile oyuncu almak gerekmiyor. Bu şekilde nasıl para biriktiğini ve kulüpte kaldığını göreceksiniz.
Bonservis ödemeden oyuncu alırken bir yandan da gelecek vadeden yeni çıkmış regenleri, en fazla 200-300K olmak üzere taksitle alabilirsiniz. Oda 2-3 tane olmak kaydıyla. Ama bu alacağınız oyuncuları iyi tartın. İleride ya sizi satıp zengin etmeliler ya da takımda kalıcı olup kemik oluşturmalılar. Durumlar bu kadar kısıtlı iken ve siz taksitle zoru zoruna adam almışken, bu transfer hüsran olmamalı. Bu bakımdan oyuncunun kişisel özelliklerini, karakterini ve uyumunu göz önünde bulundurun kesinlikle.
Kiralama yollarına da gidebilirsiniz. Çoğu zaman çok komik rakamlara çok güzel oyuncular kiralanabiliyor. Hem 1.Lig tecrübesinde oluyor hem de sizi ayakta tutuyor.
Kadronuzda mutlaka ama mutlaka lideriniz olsun. Ben Gimnastic'i yönetirken Litmanen'i almıştım. 41 yaşında bir devamlılık abidesi. Yedek diye almıştım ama ilk 11'imden eksik etmemiştim. Ki onun olmadığı maçlarda büyük sıkıntılar yaşadık. Kısacası demek istediğim, golü değil gol attırmayı düşünen, yaratıcı ve zeki bir lideriniz olduktan sonra sizi hiç olmadık pozisyonlara taşıyabilir ligde. Gençlerden kurulu enerjik bir takım olmak güzel fakat tecrübe, her zaman farkı kapatır.
Kombineleriniz finansınızı dengeleyecektir. Alt liglerde sponsor ve TV gelirleri oldukça düşük olduğu için biraz sıkıntı yaşayabilirsiniz ancak size söylediğim anlayışla takımı üst liglere çıkartırsanız, hem bütçeniz artılarda çıkmış olursunuz hem de buna ek olarak harika sponsor gelirleri gelir ve sene sonunda takımınız kâr açıklar. Bu şekilde 1.Lige geldiğinizde inanılmaz rahat bir bütçeniz olur ve transfer yapmakta sıkıntı yaşamazsınız.
İlk hedef akımı üst lige taşımak olmamalı kesinlikle. Önceliğiniz, takıma finansal açıdan istikrarlı bir anlayış getirmek olmalı. Bu anlayış size her kapıyı açacaktır.
En üst lige çıktığınız anda artık biraz para harcama zamanı gelmiştir. Fakat burada dikkat etmeniz gereken çok önemli bir şey var. Takımın düzenini fazla bozmamaya ve kimyasını çok değiştirmemeye çalışın. Yeni aldığınız, alacağınız oyuncuları birden değil de yedekten almaya ve ısındırmaya çalışın. Aksi halde çok ters tepebilir ve bir anda kendinizi ligin zemininde bulabilirsiniz.
En çok dikkat etmeniz gereken nokta burasıdır. Artık 1. Ligdesiniz ve transferlerinizi yaparken ince eleyip sık dokumanız gerekiyor. Paranızın tek kuruşu bile boşa gitmemeli. Nokta işler yapmalısınız. Her attığınız adım sağlam olmalı. Alacağınız, gözlemlediğiniz her oyuncuyu dikkatle inceleyin. Gerekirse takımında oynadığı maçlara girin ve onu izleyin.
Oynattığınız mevkide ve oynatacağınız göreve uygun özellikleri var mı yok mu buna çok dikkat edin. Artık 1.Ligde iseniz bu özelliklerin minimum 13-14 olmasına özen gösterin. Daha yukarısında bulabilirseniz ne ala.
Üzerine basa basa söylüyorum, bir oyuncuyu transfer ederken tek bakacağınız şey asla özellikleri olmamalı. Oyuncunun kişiliği, takım karakteri, en güçlü ve en zayıf özelliği gibi etkenler oyuncu üzerinde direk etkilidir. Potansiyelli bir oyuncu alırsınız ama hırslı değildir, bir türlü beklediğiniz o çıkışı gösteremez. Fakat bir oyuncu alırsınız, hırslıdır ve henüz 20-21 yaşında tam potansiyeline erişir. Bu bakımdan ince eleyip sık dokumaya gayret edin.
Transfer konusunda yanlış yapmaz ve uygun adımlar atarsanız zaten finansınız inanılmaz bir gelişme gösterecek, takımlar sizin oyuncularınızı takip etmeye başlayacak ve zamanla, size daha önce takımda bile o kadar parayı göremediğiniz teklifler yapmaya başlayacaklardır. Altyapınızdan çıkan veyahut 200.000 Euro'ya aldığınız bir oyuncuyu 20-30 Milyon Euro'lara satmak demek, takımınızın bir anda zengin olması demektir. İş bu noktaya geldikten sonra yolun devamını çizmek size kalmış. İster bu parayla yıldız oyuncu alırsınız ve forma satışları ile taraftarınızı çoğaltırsınız, isterseniz de tesislerinizi büyütmeye devam eder ve yeni bir Barça olursunuz.
Yıllar ilerledikçe stadınız da geliştirilecektir ve geliştirilecek bir durumu kalmadığında ise yeni bir stadyum yapılacaktır. Tabi ki buna bağlı olarak eskiden sattığınız kombine sayısı da artacak, gelirleriniz de artacaktır. Yıllar ilerledikçe bilet fiyatı, kombine fiyatları da artarak sizin ekonominizde gelişme gösterecektir.
Ben ilk takımın başına geçtiğim zaman, takımın değerini, tesislerini gösteren tablonun bir ekran alıntısını alırım ve yıllar sonra ne hale gelmiş ve nasıl bir başarı sağlamışım, ona bakarım. Size de bunu öneririm. Kendinizi görmeniz açısından çok güzel bir tablo oluyor.
Oyunda kendi takımınızı yaratmanız kadar güzel bir şey yok. Kendi dünya kulübünüzü kurmak...
Bol FM'li günler..
28 Mart 2013 Perşembe
FM ile geçen zamanımız
Metin 16:27 FM ile geçen zamanımız, football manager 2013, football manager 2013 taktik, Mükemmel Altyapıya ve Antrenman Sahalarına Sahip Takımlar No comments
Championship Manager'den Football Manager ayrımına kadar olan zaman dilimi içerisinde çok şey değiştiğini gördük. Bir çok kişiye oranla bir hayli geç başladım bu oyunu oynamaya. Lisenin ilk yıllarında, okul çıkışımda eve giderken can sıkıntısından bir CD satan dükkana girerek aldığım ilk CM serisi ile bu heyecanım başlamış oldu. Yanılmıyorsam 2003 yılıydı. Tabi ki o zamanlar oyun bu denli gelişmiş değildi. Çokbasit, temel ve ayrıntısız bir şekilde oynuyorduk oyunu. Freddy Guarin'i alıp uzaktan falsolu goller atar, takımın başına gelir gelmez Yasin Karaça'yı gurbetten transfer eder, Yılmaz Özlem'i alır DM'ye hemen monta ederdik. Yani en azından ben böyleydim. Unutamadığım çok anı var bu zaman düşmanı oyunla ilgili.
Lise yıllarım bu oyunu oynamak ile geçti. Aldığım o andan itibaren, sanki oyunu almadan önce hayatımda büyük bir boşluk varmış da onu aldıktan sonra o boşluk tamamen dolmuş gibi hissetmiştim. Çok tuhaf bir biçimde kendisini bağlıyor size. Bir tür alışkanlık halini alıyor.
2002 - 2003 yılından bahsediyorum, o zamanlar internet yaygın değil. Etrafta inanılmaz bir internet kafe furyası dolanıyor, tüm gençler zamanını orada geçiriyordu. İnternete çevir sesi ile girdiğimiz dönemlerin sonuydu. Hatta evde internete girmek için ekstra bir hat daha bulundurmamız gereken dönemin de sonuydu. Şimdi düşününce ne kadar da geliştiğini görüyor insan. Öyle ki şu anda yolda, vapurda, arabada vs her yerde girebiliyoruz internete.
Aslında o dönemler benim daha çok hoşuma gidiyordu. Mesela evimde internet yoktu ve internet kafeye giderdim. Sosyal bir ortam olurdu, yeni insanlarla tanışır ve oyun oynardık. Bütün paramızı oraya harcardık. Ben mahalleden bir çok arkadaşımla bu sayede tanıştım. Şu anda da en samimi olduklarım onlar. Beraber büyüdüğüm, beraber zaman geçirdiğim insanlar.
FM açısından bakacak olursak, o CD dükkanında oyunu aldığım andan itibaren sardı beni oyun. İlk bilgisayarıma yüklediğimde rahatlıkla oynayabiliyordum. Hatırladığım kadarı ile 128 Ram, 16 MB ekran kartı, Penitum III 800 Ghz işlemcim vardı. Çoğu oyunu kaldırmasa FM, yazı temalı bir oyun olduğu için sıkıntı yaratmıyordu pek. Oyunu öğrenme aşamam, bu bahsettiğim kafe ortamında gelişti birazda. Orada FM oynayan arkadaşlar ile sohbet eder, oyuncu paylaşımında bulunur ve uzun geyikler yapardık. Bunu hala da yapıyoruz.
Her sene defalarca kariyer yapıp, sene sonlarında yeni çıkan seriyi heyecanla bekler ve alırdık. Tabi ki her seride bir çok değişiklik bizi bekliyor ve yeni baştan bir keşif yapma gereği duyuyorduk. Yeni temalar, yeni oyuncular, gelişmiş maç motoru gibi daha sayamadığım onlarca yenilik oluyordu.
Bir gün CM'nin artık olmayacağını ve FM adı altında çıkacağını fakat CM'nin de kendi özel adıyla başka bir firma tarafından çıkarılacağını öğrendik. Açıkçası pek önemsemedim ben o dönemde. 2005 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam. Hemen almıştım FM'yi ve o kadar değişik gelmişti ki. Neden bilmiyorum ama FM'yi yükledikten sonra CM'yi deneyip görme isteği hiç içime doğmadı. İlk adının CM olmasına rağmen bir ön yargı oluştu -ki bu ön yargı herkeste oldu ve bir türlü piyasada tutunamadı CM. Türkçe olarak bile çıkardılar ama buna rağmen yok olup gitti. Kaldı bize yeni adıyla FM yani Football Manager.
Şu ana kadar rakipsiz bir şekilde yoluna devam ediyor. Ne Fifa ne de CM baş edebildi ve rekabetsiz bir ortamda dilediği gibi yol alıyor. Bu yöneticiler açısından gerçekten çok keyif verici bir şey olsa gerek. Ama biz oyuncular için aynı fikirde değilim. Mesela bu seneki FM 13 serisi bana kalırsa tamamen bir hayal kırıklığı. Güncelleme üzerine güncelleme geldi ve bu yamaların her birinde ayrı bir bug, ayrı bir hata.
Football Manager 2013 ile birlikte tamamiyle köklü bir arayüz değişikliğine gittiler. Başta çok yadırgadım fakat sonradan alıştım. Herkes alıştı. Ama 13'e gelmeden önce önceki serilerden de biraz bahsetmek lazım. Mesela 2008 benim için değişilmezdir. Niye bilmiyorum ama aklımda öyle yer etti ki hiç bir seriyi onun üzerine koyamıyorum. Hatta CM zamanlarını bile onun altındaki sıralara koyarım. Tam dengede bir seriydi 2008 serisi. Daha sonra 2009 - 2010 - 2011 - 2012 derken 2013'e kadar geldik.
Rekabetsiz bir ortamda ilerliyorsanız eğer, korkacak ya da kaybedecek pek bir şeyiniz olmadığını bilirsiniz. Sizin müşteriniz (oyuncularınız diyelim) bellidir. Şahsen iyi olsa da olmasa da hepimiz seneye 2014 alacağız. Çünkü bu oyunu seviyoruz, yıllardır alışmışız. Ama ben eminim ki eğer piyasada bu tarz bir menajerlik oyunu daha olsaydı, 2013 serisi bu (bunca güncellemeye rağmen) bu kadar hayal kırıklığı olmazdı. Oyun kuruyoruz, biraz oynuyoruz ve 1 hafta sonra güncelleme geliyor. Kuruyoruz, 1 ay sonra güncelleme geliyor, kuruyoruz, 2 hafta sonra güncelleme vs vs vs... Birazda deneme tahtası muamelesi görüyoruz gibi hissediyorum ben kendi adıma.
Her neyse konu biraz farklı yerlere gitti sanırım. Bu yazıda amacım eleştirmek değildi aslında, tamamen bir hikaye şeklinde gitmeyi planlıyordum ama biraz da sitem edeyim istedim, tutamadım kendimi.
Yıllarca annem ve babam bana gelip "ne anlıyorsun bu yazılardan" ya da "yine bu saçma sapan yazılı oyunu oynuyorsun" diye sorular sordular. Emim ki bir çok kişinin başına gelmiştir bu olay. Bunu açıklamak saçma geliyor bana çünkü bu oyunu anlamak için içinde bulunman lazım. Hele ki bu oyun zaten içinde yaşayarak, hissederek oynadığımız bir oyun. Dışarıdan bakan biri ne anlayacak ki senin ne hissettiğinden. Sen küçücük bir takımı alıyorsun, 1.Lig'e taşıyorsun, yıldız oyuncular yetiştiriyorsun, Avrupa'da final oynuyorsun ve oradan biri kalkıp sana diyor ki "ne anlıyorsun şu oyundan". Gel de şimdi anlat bunu ona.
Halbuki içinde ne fırtınalar kopuyor senin. Hangimiz zamanında final maçında gol atıp evin içinde tur atmadık ki? Hangimiz son saniyede gol kaçırınca yerlere yatmadık ki? Bu oyunu anlamak için önce futbolu seveceksin, sonra bu oyunu seveceksin. Ama hayallerin olacak, gerçek hayaller. Gerçek olmasa da gerçek gibi düşündüğün hayaller. Sen o takımın patronusun bir kere. Senin ağzından çıkacak tek lafa bakacak olan 22 oyuncun var A takımında. Alt yapında senin gözüne girmeye çalışan onlarca genç çocuk var. Antrenmandan kaçan, büyük takıma gitmek isteyen bir çok oyuncu var. Sen bunlarla uğraşırken biri sana gelip "hadi kapat şu saçma oyunu artık" derse sen ona ne anlatabilirsin ki şimdi?
FM demek, hayallerin bir oyuna dökülmesi demektir. Hayallerin ne kadar büyük, sabrın ne kadar fazla ise oyun o kadar gerçek olur.
Bol FM'li günler..
27 Mart 2013 Çarşamba
Mükemmel Altyapıya ve Antrenman Sahalarına Sahip Takımlar
Metin 12:47 fm de kariyer yapmak, fm de regen yetiştirmek, fm taktiği, football manager, football manager 2013, gimnastic, kirmizisoğan, Mükemmel Altyapıya ve Antrenman Sahalarına Sahip Takımlar, taktik No comments
Bugün sizlere altyapısı ve antrenman sahası üst düzeyde olan takımları tanıtacağım.
Bana göre oyunun en zevkli bölümü bu bölüm. Bir oyuncuya milyonlarca Euro vermektense kendi oyuncumu yetiştirip onu milyon Euro'lara satarım ve daha da keyif alırım. Veyahut satmam ve emekliliğine kadar onu oynatırım. Bu tamamen size kalmış bir tercihtir. Fakat tüm bunlardan önce önem vermemiz gereken en önemli şey antrenman sahaları ve altyapı gelişmişliğidir.
Bir takımın altyapı yapılanması ne kadar yüksek olursa o kadar iyi oyuncu çıkmaktadır. Tabi ki bu tek başına yeterli olmayacaktır. Oyunda yeni çıkan regenler, belli başlı ülkelere göre dağıtılmıştır. Örnek vermek gerekirse; Güney Amerika kıtasından her zaman daha iyi oyuncular çıkmaktadır. Bu demek değildir ki Avrupa'dan ya da diğer kıtalardan daha az iyi oyuncu çıkacak. Fakat %70 Güney Amerika ise %30'da diğer kıta ya da ülkelerde daha iyi oyuncu çıkmaktadır. Yani bu tamamen oyunun kurgusu üzerine yapılmış ve bana kalırsa çok da gerçekçi bir şeydir. Bu sebeple oyunu her kurduğunuzda Güney Amerika kıtası veritabanını açmanızı size tavsiye edebilirim.
Örneğin Türkiye BAL Ligi'nden bir takım aldınız ve tesislerinizin hepsi vasat durumda. Türkiye'de, gençler bakımından öyle ahım şahım bir ülke değil. Wonderkid'lerin sık sık çıktığı bir ülke olarak sayamayız. Wonderkid'leri bırakın, diğer kaliteli liglere oranla çok alt düzeylerde oyuncular çıkmakta altyapılardan. Fakat sırf bu durum böyle diye sonsuza kadar kötü oyuncu çıkacak diye bir şey yok. Siz önce üzerinize düşeni yapmalısınız. Öncelikle bir karar vermelisiniz, transfer yaparak mı yoksa altyapınızı kullanarak mı büyümek istiyorsunuz? Bu soruya cevabınız altyapı seçeneği ise bir an önce altyapıya yatırımınızı yapmaya başlayın. Bu sadece tesisleri büyütmekle de bitmiyor. Aynı zamanda antrenman sahalarınızı da geliştirmeniz gerekiyor. Antrenman sahaları, oyuncularınızın gelişimi bakımından en önemli rolü taşıyor. Ne kadar üst düzey antrenman sahanız varsa oyuncularınız bir o kadar hızlı gelişiyor. Tabi ki bu da tek başına etkili değil. Hırslı oyuncular ve profesyonel oyuncular daha çabuk gelişmektedir. Bu da ayrı bir konu zaten. Her neyse konumuza dönecek olursak, antrenman sahaları çok önemli.
Bir başka önemli konu ise U18 antrenörleri. Bu antrenörleri çoğaltmaya bakın. İlk zamanlar yönetim daha fazlasına izin vermeyecektir fakat zamanla takımınız büyüdükçe, bütçeniz büyüdükçe isteğinizi reddetmeyecekler ve yerine getireceklerdir. Boca J.'un personellerine baktığımızda bir çok U18 antrenörü görürüz. Zira her genç çıkış döneminde mükemmel potansiyelli oyuncular çıkmakta orada.
Bir diğer geliştirilmesi gereken de genç yetiştirme ağıdır. Genç yetiştirme ağınız ne kadar yüksek ise, size yüksek potansiyelli oyuncu gelme olasılığı o kadar yükselir. Bu saydığım maddelerin hepsi bir etken. Fakat bütün bunları yaptığınızda altyapınızdan her sene mükemmel oyuncular çıkacak diye bir kaide yoktur.
Bunların dışında sizlere altyapı tesisleri, genç yetiştirmesi, altyapı antrenörlüğü ve antrenman sahaları yüksek olan takımlardan bir kaç örnek vermek istiyorum. Takımı yıllarca büyütmek ile zaman harcamak istemeyen ve bir an önce harika gençler yetiştirmek isteyen arkadaşlar için yol gösterici olmasını umuyorum.
İlk sıraya kesinlikle Arjantin'den Boca J. , Vélez ve River Plate'i koyabiliriz. Boca başta olmak üzere bu üç kulüp de son derece önemli futbolcular çıkarmaktadır. Potansiyelleri olmasının dışında mevcut yetenekleri de son derece üst düzey olabilmektedir.
Belçika Ligi'nden ise Standart takımı bu bakımdan üst düzeydir. Her sezon bir çok yıldız çıkarmaktadır. Zaten Belçika, bildiğimiz gibi futbolcu açısından çok gelecek vadeden bir ülkedir.
Çek Ligi'nden ise Sparta Prague ve Slavia Prague başı çekmektedir. Harika stoperler'in dışında forvet yıldızlar da yoğun olarak çıkar.
İngiltere'den bir çok takım sayabiliriz fakat en iyi olan 4 takımı saymak istiyorum; Arsenal, Man Utd, Crewe, Middlesbrough ve Southampton.
Fransa Ligi'ne gelecek olursak şu takımları rahatlıkla sıralayabiliriz; O.Lyon ve Stade Rennais FC. Bu iki takımın dışında bir çok takım var altyapı bakımından harika olan fakat en önde gelen bu iki takımdır.
Gelelim Hollanda Ligi'ne. Benim en heyecan duyduğum oyuncular genelde bu ligden çıkar. Ajax zaten bir futbolcu fabrikası, Feyenoord, AZ ve PSV'yi ise rahatlıkla önde gelen kulüpler arasında sayabiliriz.
Portekiz Ligi demek, kanat oyuncuları demek. Porto, Benfica, Sporting bu ülkede başı çeken kulüpler.
İspanya denince akla ilk olarak gelen takımlar, Barcelona ve R.Madrid'dir. Sadece akıla geldikleri yetmediği gibi aynı zamanda altyapı olarak da ligin en üst düzey iki takımıdır.
Şili takımlarından Colo Colo'da bu konuda öncüdür.
Almanya Ligi'nden ise Bayern, genç yetiştirme anlamında çok gelişmiştir.
Yunanistan'a baktığımızda en iyi tesislere sahip iki takımı sayabiliriz; Olympiakos ve Panathinaikos.
İtalya'dan Roma bu konuda akla ilk gelen takım olabilir.
İsviçre denince akıla gençler bakımından şu takımlar gelir; Basel ve Grasshoppers
Sırbistan'da benim beğendiğim oyuncuların bulunduğu bir ligdir. Son derece güzel defans oyuncuları çıkar buradan da. Partizan ve Red Star'ı sayabiliriz.
Ben filtremi mümkün olduğunda yüksek tuttum ve bu isimleri saydım. Eğer filtremizi biraz daha düşürürsek bir çok takım daha ekleyebiliriz. Tabi ki oyuncu yetiştirme anlamında bir tek bu kulüpler yoktur. Ama dediğim gibi en iyiler olarak bu kulüpleri yazabiliriz.
Kendi takımınızı yaratmak veyahut altyapısı sağlam, hazır bir takım yönetmen size kalmış. Ama kişisel tavsiyem kendi takımınızı büyütmektir. Ondan alacağınız zevki büyük bir takımda alacağınızı zannetmiyorum.
Bol FM'li günler..
26 Mart 2013 Salı
Zenith By Qetesh | 4-3-2-1
Metin 06:47 fm 2013, fm de regen yetiştirmek, fm13 taktik, football manager, football manager 2013 taktik, football manager regen, gimnastic, gimnastic de tarragone, Zenith By Qetesh | 4-3-2-1 No comments
Merhaba, sizlere internet üzerinden bulduğum bir taktiği paylaşmak istiyorum. Kısaca üzerinden geçeceğim. Taktiğimizin görünüşü ve sahaya dizilişi şu şekildedir;
Taktiğimiz hem defansta hem de hücum yollarında çok etkili. Çabuk çoğalıp, çabuk kapanabiliyoruz. Takım hücuma çıktığında iki stoperimiz dışında herkes ileride yer alıyor;
Taktik ile aldığım sonuçlar şu şekildedir;
İndirmek için;
https://hotfile.com/dl/199972611/212a009/4-3-2-1_Zenith_By_Qetesh.tac.html
TAKTİK ALINTIDIR
25 Mart 2013 Pazartesi
Football Manager'de Kariyer Yapmak
Metin 08:35 fm 2013, fm de kariyer yapmak, fm de regen yetiştirmek, fm13 taktik, football manager, football manager 2013, gimnastic, gimnastic de tarragone No comments
Merhaba, FM 13'de uzun vadeli kariyer yapmak isteyenler ve takım bulamayanlar için bir tanıtım yapmak istiyorum.
Bir çoğumuz bu konularda kararsız kalıyor ve sürekli yeni takım alıp baştan başlıyoruz, bu da gereksiz zaman kaybı yaratıyor ve bazen de oyundan soğutabiliyor. Bu sebeple sizlere yardımcı olacağını düşündüğüm bu yazıyı yazıyorum.
Takımımız İspanya 3.Liginde bulunan Gimnastic de Tarragona (Gimnastic)'dır. Kulübün kayda değer geçmiş başarılarına bakacak olursak; Liga Adelante'de (2.ligde) 1947 ve 2006 yıllarında 2.lik elde etmiştir. Bunun dışında alt liglerde birincilikleri vardır.
Kulüp 1886 yılında kurulmuş olup, bir katalan ekibidir. Profesyonel faaliyette ilerlemektedir. Zengin bir başkan yok tabiki. İmkanlarımız kısıtlı olacak fakat bir avatajımız var, kulübümüzün hiç borcu bulunmamakta. Bu sebeple çok güzel para birikiyor ilerleyen senelerde.
Takımına sahip çıkan bir taraftar grubuna sahibiz. 15.000 kişilik Nou Estadi stadımızı sene başında 11.000 civarı kombineli taraftar grubu dolduruyor. Ne kadar başarılı olursak ona oranla artar bu tabi ki. Yani çoğalmaya yatkın bir taraftar kitlemiz bizi bekliyor olacak.
Fakat şöyle bir şey var stadyumumuz ile ilgili. Koltuk bulunmamakta. İlk iki sene stadımızın koltuklarını tamamlamakla zaman kaybetmek zorundayız.
Alt yapımız biraz kötü diyebiliriz. Antrenman puanı 11, Altyapı antrenörlüğü 5, Altyapı tesisleri 7, Genç yetiştirme 8. Bunlara nereden bakıldığını bilmeyen arkadaşlar için söylüyorum, FM 13 Editor'unu Steam'den edinebilirsiniz. Oradan her türlü takım ayarları yapılabiliyor ve bakılabiliyor.
Alt yapımızı da her sene kademeli olarak geliştirebiliriz. Bu biraz da sizin paranın kıymetini bilmenize bakar. Ya savurgan olur adam alırsınız, ya da para biriktirir ve bu parayı tesislerinize harcarsınız. Şahsen ben La Liga'ya çıkana kadar bedava oyuncuları alıyorum. Dolayısı ile 0 harcama ile kadro kuruyorum. Gayette güzel kadrolar ortaya çıkabiliyor. İlk veya ikinci sene, gördüğünüz gelecek vadeden ve ucuz olan regenleri alabilirsiniz. 1 milyon Euro'dan fazla vermemek şartı ile. Hatta 500 K'nın üzerine çıkmamaya çalışın.
Daha önce paylaştığım regen yazısında da belirttiğim gibi, alt yapınızdan gelen oyunculara dikkatinizi verin. Özellikle hırslı, profesyonel ve bol yıldızlı gençler ilerlemeye açıktır. Hele ki bir de bunlara Oyun zekası ve yaratıcılık özelliği eklenirse Ortiz gibi (önceki yazımda paylaştım) devamlı ve harika oyuncular çıkarabilirsiniz. Tekrar söylüyorum, hırslı oyunculara dikkat!
Kombinelerden bahsetmiştik fakat kombinelerden gelen gelirler üzerine de bir kaç şey söylemek istiyorum. İlk sezondan itibaren harika bir kombine geliri elde ediyorsunuz. Yaklaşık 2.5 - 3 milyon Euro gibi bir para geçiyor elinize.
Kombinelerden kazandığınız bu parayı tesisleriniz için harcayın derim kesinlikle. İlk sene transfer düşünmenize gerek yok. AMC'li bir taktikte oynuyorsanız Litmanen'i tavsiye ediyorum. Sakatlık problemi çok fazla oluyor ama şansınız yaver giderde çok sakatlanmazsa kulübün favorileri arasında kendine yer bulabiliyor ilk seneden. Çünkü harika bir oyun zekasına sahip. 41 yaşında olmasına rağmen mükemmel bitirici paslar veriyor. Forvete sadece atmak kalıyor. Litmanen boşta olduğu için uygun bir yıllık maaş ile alabilirsiniz.
Kulübün en iyi forveti Marcos diye düşünüyorum. 26 yaşındaki İspanyol gol yollarında çok etkili. Ben Gimnastic ile ne zaman oynasam ilk sene hep gol kralı oldu. Sakatlık problemi de yok. Devamlılığı fazla bir oyuncu. Orta sahamızda De Lerma ve Bezares gibi iki önemli oyuncumuz var. Özellikle Bezares'i çok beğeniyorum. Tavsiye ederim.
Kısacası ilk sezon olduğu gibi bırakın. Taktik işine gelecek olursak, ben blogumda daha önce paylaştığım "Sebare" taktiğini kullandım ve başarılı oldum. O yazıyı da okuyup, taktiği o şekilde belirlemenizi tavsiye ediyorum.
Gimnastic, gelişime son derece açık bir takımdır. La Liga'da bu takımla şampiyon olduktan sonra alacağınız hazı söylememe gerek yok sanırım. Avrupa'ya adımınızı attığınız ilk an ve Avrupa'dan gelecek ilk para ile ne yapacağınızı şaşırdığınız, hikayenin arasında kaybolmanıza, ama bütün bunların da hoşunuza gideceğini inandığım bir kariyer sizi bekliyor. Kulüp adeta al beni götür diyen bir kulüp. La Liga'ya çıktıktan sonra inanılmaz para biriktirebiliyorsunuz. Ben finansa çok dikkat ettiğim için neredeyse her ay 1 milyon Euro biriktiriyordum La Liga'da. Düşünün sene sonunda ne kadar yapar bu...
Kendinize yeni bir stat yapın, tesislerinizi geliştirin, yıldız oyuncular transfer edin... Yani kaybolun oyunun içinde işte.
Bu arada personel hakkında da ufak tefek bir şeyler söylemek istiyorum. Kendinize ilerleyen yıllarda iyi bir Futbol Direktörü bulun. PA ve CA oyuncu değerlendirme özelliği yüksek olsun. Ona, As takım için oyuncu bulup, oyunculara teklif götürür, Gelecek vaadeden oyuncuları bulur ve onlara teklif götürür, geleceğe yönelik gençler transfer eder talimatları verin. As takıma transferleri sonuçlandırır seçeneğini ise kendinize saklayın ki direktörünüzün bulduğu oyuncuyu beğenmezseniz imza atmayasınız. Eğer onu da direktöre bırakırsanız direk imzayı da o atar. Bütün bunlar olurken kendiniz de oyuncu bulmalısınız. Her şeyi direktöre bırakmayın.
Gözlemcileriniz de sağlam olsun. CA ve PA değerlendirme özelliği 17'nin altında almamaya bakın. Tabi ki bu söylediklerim ilk yıllar için değil siz de tahmin edersiniz.
Gelelim Lig kurallarına. Bana kalırsa saçma sapan bir düzeni var İspanya alt liglerinin. Bulunduğumuz 3.Lig'de ister 1. olalım, ister 4. olalım Playoff'a kalıyoruz sene sonunda. 1. olmanın tek avantajı iki tane takımla final oynamamız. Tabi ki bunlar da kendi evimizde ve deplasmanda olmak üzere 2'şer maçtan 4 maç. 2,3 ve 4. olursak daha fazla eleme oynuyoruz. Yani sene sonunda 20 puan farkla da ligi bitirseniz en az 2 takımla eleme oynayacaksınız ve buna rağmen çıkamama durumunuz olacak.
Gelelim Liga Adelante'ye. Saçmalık burada da bitmiyor. 3.Ligde yabancı kontenjanı yokken, burada en fazla 2 tane AB dışı oyuncu kadromuza kayıt edebiliyoruz. Tekrar burada da Playoff mücadelesi veriyoruz. Tek fark (sanırım burada insafa gelmişler) 1. sıradaki takım direk La Liga'ya yükseliyor.
Liga Adelante'de dikkat edeceğiniz tek şey, sezon başında 2 AB dışı oyuncu almayın. Ona göre kurun kadronuzu çünkü boşuna almış olursunuz. Bunun dışında söyleyecek pek bir şeyim yok. Adelante'yi mümkün olduğunca çabuk geçip üst lige çıkmanız lazım ki geç kalmadan büyüme yolunda ilerleyebilesiniz.
Bunun dışında soru sormak isterseniz aşağıda yorum kısmından yazabilirsiniz.
Şimdiden iyi oyunlar diliyorum.
20 Mart 2013 Çarşamba
17 Mart 2013 Pazar
Football Manager'da Regen (Genç) Yetiştirmek
Metin 05:03 fm, fm 2013, fm de regen yetiştirmek, fm13, fm2013, football manager, football manager 2013, football manager regen, kirmizisoğan No comments
Merhaba, sizlere alt yapınızdan çıkan sıradan (ama kişilikli) oyuncuları nasıl yıldız yapabileceğinizi anlatmaya çalışacağım. Öncelikli olarak şunu belirtmeliyim ki, bu oyunun zevki kesinlikle Genie Scout ya da buna benzer programları kullanmadan çıkıyor. Her oyuncunun kişiliğini, özelliklerini, yapabileceklerini, artılarını ve eksilerini bir bir yaşayarak kendiniz görmelisiniz.
Bir oyuncu üzerinden gitmek istiyorum. İspanya 3. ligi ekiplerinden Gimnastic ile açtığım kariyerin ilk sezonunun ortasında (Mart ayında) genç alımları gerçekleşti ve takımıma Guillem Ortiz adında bir genç katıldı.
Geldiği anda ki o halini görmenizi isterdim ama ne yazık ki SS almadım. O kadar hızlı ve dengeli bir gelişme katetti ki anlatamam. Takımın La Liga'ya çıkışı bir hayli uzun sürse de bu süre içerisinde kendini çok iyi geliştirdi. Takımın AMC mevkiinde tam bir lider oldu ve aşağı yukarı çıktığı her maça damgasını vurdu diyebilirim.
İlk defa oynatacağınız bir genç oyuncuya güvenme olayı tamamen sizin insiyatifinize kalmış. Bu biraz da şans meselesi tabi ki. Takımda as oynayacak oyuncu sakatlanacak ve alternatifi olmayacak ki siz alt yapıya yönelmek durumunda kalasınız. Bunun dışında ki seçenekler ise sadece sizin durduk yere genç oyuncuyu denemeniz ya da kupa maçlarında denemenizdir. Genç oyuncu, eğer kişilik özellikleri dengeli ve yüksek bir oyuncu ise zaten sizi ilk maçtan etkileyecektir (Benim Ortiz'de yaşadığım gibi). 16 yaşında ilk maçına çıktığı zaman sanki 25 yaşında, olgunluk çağındaki bir Ofansif Orta Saha oyuncusu gibi oynadı ve bir daha da kesmedim.
Oyuncuların kişilik özellikleri, onun geleceği açısından büyük bir önem arzediyor. Teknik, mental ve fiziki özellikleri ne kadar iyi olursa olsun kişilik özellikleri vasat ise, yani devamlılığı, baskılara direnmesi ve bunun gibi özellikleri 4-5-6 civarlarında ise o oyuncu devamlı bir oyun sergileyemez. Yukarı da gördüğünüz oyuncunun kişisel özelliklerinde bulunan "devamlılık" özelliği, bir oyuncunun en önemli ve nadir bulunan özelliklerinden biridir.
Ben kariyeri bitirdiğim için bu özellikleri bir program yardımıyla girip gördüm fakat buna girmeden önce de aşağı yukarı bütün özelliklerini tahmin etmiştim. Bir oyuncuyla ne kadar çok ilgilenirseniz, o oyuncuya o kadar adapte oluyorsunuz ve onu bir o kadar tanıyorsunuz. Oyuna kendini kaptıranlar için söylüyorum; "arkadaş oluyorsunuz".
Ortiz için bir kaç şey daha söylemek istiyorum, oyuncum 2.ligde "Kıtasal" ününü yakalamayı başardı ve aynı yıl yine Liga Adelante'de değeri 7.5 MN oldu. La Liga'ya çıktıktan sonra ise İspanya Milli takımına çağırıldı fakat henüz forma şansı bulamadı. Şu an 2019 yılı ve oyuncum 22 yaşında. 21 yaşında ise tam potansiyeline ulaştı. Bu da bir oyuncu için bahsedilecek en önemli şeydir. Zira özelliği çok yüksek olup da 25-26 yaşına kadar potansiyeline erişemeyen çok sayıda oyuncu var.
Ortiz için bir kaç şey daha söylemek istiyorum, oyuncum 2.ligde "Kıtasal" ününü yakalamayı başardı ve aynı yıl yine Liga Adelante'de değeri 7.5 MN oldu. La Liga'ya çıktıktan sonra ise İspanya Milli takımına çağırıldı fakat henüz forma şansı bulamadı. Şu an 2019 yılı ve oyuncum 22 yaşında. 21 yaşında ise tam potansiyeline ulaştı. Bu da bir oyuncu için bahsedilecek en önemli şeydir. Zira özelliği çok yüksek olup da 25-26 yaşına kadar potansiyeline erişemeyen çok sayıda oyuncu var.
Son olarak söylemek istediğim şey şudur ki, bir oyuncunun kesinlikle PA değerine göre (oyun içerisinden bahsetmek gerekirse, yıldız değerine göre) değerlendirmeyin. Ortiz İlk çıktığında 2 ya da 2.5 yıldızdı, şimdi 4 yıldız. Potansiyeli ise sadece 135. Demek ki 135 PA'sı olan bir oyuncu bile takımınız için bir yıldız olabilir. Ona zaman ayırın, eksiklerini tespit edin ve ona göre çalıştırın. En önemlisi, ona fırsat verin. Ve unutmayın ki, takımınıza uyum sağlayacak en iyi oyuncu alt yapınızdan çıkan oyuncudur.